PYTHAGORAS KİMDİR?
“Bir gün gelecek, bu elimdeki değnekle yine size ders anlatacağım”
Tarihte kendini philosophos (bilgelik âşığı) olarak adlandıran ilk kişi olan Pythagoras MÖ 570 – 497 yılları arasında yaşamıştır. Pek çok yunan yazara bir göre kehanet üzere dünyaya gelen ilahi bir varlık olduğu düşünülen ve “Uzun saçlı Samos’lu” olarak tanınan Pythagoras Samos (Sisam) adasında doğup felsefe, astronomi ve hepsinden önemlisi geometri hakkında bildiği her şeyi Mısır seyahati sırasında kendine rehberlik eden Thales ’ten öğrendiği bilinmektedir.
Samos tan çıkıp Mısır seyahatini tamamladıktan sonra öğrendiklerini yaymak üzere doğduğu yere geri dönmüş fakat burada kendisini siyasi bir figür olarak görmek isteyen kalabalıklarla karşılaşmıştır. Bunun üzerine niyeti öğretmek olduğundan Crotona’ya giderek eğitimine devam etmek istemiştir. Bunun sonucunda da İtalya’ya göç etmiştir. Burada kendi adına ‘Öğrenciler’ ve ‘Dinleyiciler’ olmak üzere iki gruptan oluşan bir cemiyet oluşturan Pythagoras’ın mistik ve eğitimsel bir amacı olduğu bilinmektedir. O dönem alışılmışın dışında olarak bu cemiyet arasında kadınlarda bulunmaktaydı ve bu sonraki diğer düşünürler içinde böyle devam ettirmiştir. Şehrin anayasasını onun hazırladığına dair söylentiler bulunmaktadır. Kendi adını taşıyan fakat ölümünden beş yüz yıl sonra ona atfedilmiş olan ünlü matematik formülü ‘Pisagor üçgeni’ ile tanınmış Pythagoras tüm varlığın temelinde kutsal bir geometrik düzenin yattığına inanıyordu. Matematiği tanrısal düzeni fark etmek için araç olarak gören Pythagoras, Sokrates döneminden önce yaşamış Heraklaitos ’tan bile daha ünlü kabul edilen bir filozoftur. Kimi tarihçiler onu dini öğretileri yayan bir insan olarak kabul etmişken kimileri de felsefe, matematik ve doğa bilimlerinin öncüsü olarak kabul etmiştir. Ayrıca müzikte, bir lirin tel uzunluğu ile ses perdesi arasındaki oranları hesaplamış olduğu kabul edilir. Böylece Pythagoras adeta müziğin matematiğini açığa çıkartmıştır.
Kendisi hakkında fazla veri bulunmayan ünlü filozofla ilgili bilgilere ve öğretilere tarihte Pythagorasçılar olarak yer alan kişiler aracılığı ile ulaşılmıştır. Ardında kendisinin yazılı bir eser bırakmayarak öğretilerini etrafındakilerine ve öğrencilerine aktardığı söylenir. Aristoteles’e göre, Pythagoras her şeyi sayıların bir yaratımı olarak tanımladı, ancak gerçek deşifre daha incelikliydi. Sayılar, şeylerin araştırılması değildi; sayılar bir dizi ilke, ölçü ve orantı araştırmasıydı. Rakamlar sırasıyla evrenseldi, ancak ilke olarak ilahiydiler. Sayıların bilimsel ve dini ya da manevi boyutları, iki ayrı varlığa bölünmemiş, tek bir teoride birleştirilmiştir. Böylece, Pythagoras’la birlikte Akdeniz’de ilk kez, bir matematik çalışması, kesinlikle faydacı amaçlar için kullanılagelmiş sayılardan daha yüksek bir statüye yükseltildi. Sayının “Her şeyin ilkesi, kaynağı ve kökü” olduğunu öne sürerek, bir rakamı bir sayı olarak değil, kesin bir temel olarak ele aldı. Birden ona kadar olan sayıların bir sürekliliğin tezahürleri olduğunu ise “Birlik, her şeyin ilkesidir ve her şeyin en baskınıdır, her şey ondan doğar ve hiçten doğar. Bölünemez ve iktidardaki her şeydir. Değişmezdir ve çarpma yoluyla (1×1=1) asla kendi doğasından ayrılmaz. Aklı olan ve henüz yaratılmamış olan her şey onda vardır, fikirlerin doğası, Tanrı’nın kendisi, ruh, güzel ve iyi ve her anlaşılabilir öz, örneğin güzelliğin kendisi, adaletin kendisi, eşitliğin kendisi gibi, çünkü biz her birini anlıyoruz.” ifadeleriyle anlatılmıştır.
Pythagoras böylece birden ona kadar olan sayıları, üzerine evrensel ihtişam ve kozmik mükemmelliğe sahip bir mimari kubbe dikmek için yapı taşları olarak kullandı. Dikkatini sonsuz olana çeviren Pythagoras daha sonra, Güneş’ten dünyaya olan mesafenin Ay’ın iki katı ve Venüs’ünkinin üç katı olduğunu tahmin ederek, “Kubbenin harmonisi” adı verilen evren hakkındaki teorisini geliştirdi.
Pythagoras evreni ‘Kozmos’ olarak değerlendiren ilk filozoftur. ‘Düzenlenmiş’ anlamına gelen kozmos kelimesi, kaos kelimesinin karşıt anlamını ifade eder. Pythagoras’ın öğretilerini benimseyenler gökyüzü ve Dünya üzerindeki sistemin sayılarla düzenlendiğine inanarak, tüm olayların ardında rakamlarla açıklanabilen bir ana prensip arıyorlardı. Pythagorasçılar rakamlar ve olgular arasında değişmez matematiksel ilişkiler aramış ve rakamların kozmosun ya da yaratılışın yasalarını ifade eden bir açılımı sembolize ettiğine inanmışlardır. Kozmosun yasaları kendi içinde gezegenlerin harmoni hareketleriyle sürdürülmektedir. Pythagoras’a göre sınırlı bir varlık olan insan duyamasa da gökyüzündeki tüm planetler hareket halindeyken kozmik bir ses çıkarırlardı ve bu teoriye ‘Göklerin Harmonisi’ dedi. Onun ortaya koyduğu teoriler arasında kesinlikle emin olunan ‘Göklerin Harmonisi’ fikridir. Tıpkı Pythagoras gibi onun fikirlerini benimseyen gruplarda gökyüzünü kutsal kabul ettiler. Tüm gök cisimlerinin içi boş astronomik figürler olmaktan ziyade ilahi bir ruhsal zekânın yansıması olduğunu öne sürdüler. Buna dayanarak Pythagoras’ın savunucuları yer ve gök arasında kutsal bir ilişki olduğuna inandıklarından yaşamın kozmosla uyum halinde yaşanması gerektiği yönünde olmuştur.
Aristoteles Pythagoras öğretisinden eseri ‘Ta meta ta physika’ (Metafizik)’da “Ancak bu öğretiyi savunanların doğaya ilişkin prensipleri rakamlar olduğundan, rakamlarda var olana ve gelecekte var olacak olana ilişkin olarak ateş, toprak ve sudan daha fazla birçok karşılaştırma noktası gördüklerine inanıyorlardı. Bununla birlikte örneğin bir rakam kümelenme adaleti, bir başkası ruhu ve aklı, bir diğeri sağduyuyu diğerleri de tabiri caizse her şeyi meydana getirdiğinden, harmonik olan şeylerin ilişkileri ve etkileri rakamlarla eşleşmekte olduğu görülmüştür. Yani kısacası geri kalan her şey, tüm bir doğasında rakamlara uyarlanabilir olduğundan ve ama rakamlar tüm bir doğanın ilk nedeni (veya: temeli) olduğundan, rakamların elementlerinin, tüm var olanların elementleri olduğunu ve tüm bir gökyüzünün harmoni ve rakam olduğunu kabul ettiler.” şeklin de bahsetmiştir.
Ölüm sonrasında ruhun bedeni terk ederek başka bir bedene göç ettiği inancını savunan Pythagoras’ın evrenin işleyişine ilişkin çalışmalarında ilahi olana duyduğu merak ve ilginin etkilerini görmekteyiz. Yine bu görüşü ile ardından gelen pek çok düşünürü etkisi altına almıştır.
Her ne kadar o dönemin astrolojik verileri şimdiki verilerden farklı olsa da Pythagorasçı fikirlerin astroloji ile bağlantılarını MÖ 220’li yıllarda yaşayan Diogenes Laertios’un “Ünlü Filozofların Yaşamı ve Fikirleri” isimli kitabında görmek mümkün.
Bizler bugün biliyoruz ki astrolojinin gelişim aşamasında tarihteki özellikle beş filozof ve düşünce sisteminin etkisi büyüktür. Bunlar Pythagoras başta olmak üzere Platon, Aristoteles, Stoa ve Hermetik’tir.
Bütünün hayrına olması dileğiyle…
Bireysel Danışmanlık için info@miraastrolojiakademisi.com adresinden ve 0533 428 47 02 iletişim hattından bana ulaşabilirsiniz.
REFERANSLAR
Kenneth Sylvan Guthrie ve David Fideler, Pisagor Kaynak Kitabı Arslan, Ahmet, İlkçağ Felsefe Tarihi 1. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Jackie Slevin, 2009
No Comments